Kalp çakrasına vura vura ‘kendimi seviyorum’ dedi… Bakın kim çıktı…

Posted by

Sosyal medyada “koca mezarda, resmi duvarda, paralar faizde…” yorumuyla paylaşılan bir video kısa sürede yüksek izlenme rakamlarına ulaştı. Video binlerce kullanıcıdan yorum aldı…

Bir tür “motivasyon” çalışmasını andıran şarkının “Yaşamımdaki en önemli insanım ben”, “kendimi seviyorum”, “hedefime yürüyorum” gibi sözleri sosyal medya kullanıcıları tarafından alay konusu oldu.

Eski Milletvekili Ufuk Uras’ın eşi Zeynep Tanbay’ın “Kemalist çık dışarı” sözleriyle meşhur olan danslı gösterisini andıran şarkıyı kimin söylediği merak edildi…

Kamuoyunda pek bilinmeyen Pakize Barışta’nın portresini sunmak istedik…

* * *

Gündem olmasına sebep olan şarkı her ne kadar sosyal medyada pek de beğenilmiş görünmese de aslında Barışta’nın Tarkan, Sertap Erener ve Levent Yüksel gibi şarkıcıların seslendirdiği, beğenilen eserleri de bulunuyor.

90’ların ünlü “Konuşalım sevişelim kırıştıralım” gibi şarkılarında da Barışta’nın imzası var. Sertap Erener’in beğenilen şarkısı “İncelikler Yüzünden” de yine Pakize Barışta ve Sezen Aksu’nun ortak çalışmasının ürünü…

Bu, Pakize Barışta’nın ilk gündem oluşu değil…

Geçen yıllarda “Oğuz Atay’ın kayıp günlüğü” üzerinden başlayan tartışmalarda da ismi bolca gündeme gelmişti… Gazeteciler Ertuğrul Özkök ile Ayça Atikoğlu adeta bir dedektif gibi olayı incelemiş ve Pakize Barışta ile ilgili intihal iddialarının da ortaya atılmasına sebep olacak bilgilere ulaşılmıştı.

PAKİZE BARIŞTA KİMDİR

Pakize (Kutlu) Barışta (Atay), şarkı sözü yazarı ve gazeteci…

Pakize Hanım 1974 yılında Türk edebiyatının unutulmaz ismi Oğuz Atay ile evleniyor… Oğuz Atay’ın hayatını kaybettiği 1977 yılına kadar, üç yıl evli kalıyorlar. Pakize Kutlu hanım, Üstün Barışta ile evlendikten sonra “Barışta” soyismini alıyor…

İlginçtir Pakize Hanım, şimdilerde yeniden “Atay” soyismini kullanıyor…

Pakize Hanım’ın eşi Üstün Barışta için Sezen Aksu, “Ustam”, “benim üniversitem” ifadelerini kullanıyor… Hatta, Sezen Aksu’nun “Alaturka” şarkısının klibini de Üstün Bey çekiyor. Pakize Hanım da bir dönem Sezen Aksu ile birlikte söz yazıyor…

Hıncal Uluç, Barıştalar ile Sezen Aku, Tarkan ve Ebru Gündeş arasındaki ilişkiyi köşesinde şöyle yazmıştı: “Hayatta ailemin dışında beni ‘En seven kadın’ olduğuna inandığım Sezen, hiç anlayamadığım bir şekilde tavır almaya başlamış, telefonlarıma da çıkmaz olmuştu.. Ortak dostlarımıza sordum, ‘Ne oluyor’ diye, bilen pek yoktu. Biri ‘Üstün ve Pakize Barışta’lar yönetiyorlar artık Sezen’i’ dedi.”

Söylentilere göre Pakize Hanım bir gün Sezen Aksu’ya, “Sen bu gözaltlarımdaki şişliğin ne olduğunu biliyor musun, bunlar Oğuz Atay’la evli kalmış bir kadının gözaltları” gibi sözler ediyor… Aksu ile Barışta arasında bunun üzerine büyük kavga çıkıyor…

* * *

Pakize Hanım’ın Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde ve Aktüel dergisinde yazıları yayımlanıyor. Ergenekon ve Balyoz sürecinde FETÖ’nün “suikast silahı” olarak kullandığı Taraf gazetesinde de “Kıyı” isimli köşesiyle yerini alıyor.

Asıl ilginç ayrıntı, Pakize Hanım, daha Taraf gazetesi ortalarda yokken “gazetem.net” isimli internet sitesinin Genel Koordinatörlüğü görevini üstleniyor…

Barışta, yayın hayatına henüz başlamamışken site için şöyle diyor: “Bir tür toplumsal ihtiyaç bu isimleri ortak bir noktada buluşturdu…”

Peki Pakize Hanım bu sitede kimlerle buluşmuştu dersiniz? İşte sitenin yazar kadrosu: Ahmet Altan, Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu, Ferhat Kentel, Alev Er, Ahmet İnsel, Etyen Mahçupyan, Eser Karakaş, Erol Katırcıoğlu, Yiğiter Uluğ, Sevin Okyay…

Pakize Hanım daha 2002 yılında Taraf gazetesini kurmuş desek yeridir…

Hürriyet gazetesi 2002 yılında, Pakize Hanım’ın internet sitesini duyurduğu haberine şu başlığı atıyor: “İstanbullu kadınlar Feldenkrais öğretisiyle mutluluğun peşinde…”

gazetem.net ile “Feldenkrais Öğretisinin” ilgisi ne insan merak ediyor…

Haber, sitenin yazar kadrosunu, “sol liberal” misyonunu, “demokrat” vizyonunu duyurduktan sonra şöyle devam ediyor:

“Şu sıralar İstanbul’da Feldenkrais akımı hızla yayılıyor. Fizikçi, mühendis ve judocu, Moshe Feldenkrais adlı İsraillinin geliştirdiği beden hareketlerine dayalı öğretiyle İstanbul’un ünlü kadınları İngiliz vatandaşı Sally Bradbrook’un öncülüğünde gençliklerini korumaya çalışıyorlar. Feldenkrais Tekniği’ni, Alexander Tekniği ile birleştirerek sunan Bradbrook, derslerini ya müşterilerinin evlerinde veriyor ya da Nişantaşı’ndaki Yoga Sala adlı mekanda. (Sezen Aksu bir süre önce sesini kaybeder gibi olduğunda Ahmet Altan ona ‘Alexander Tekniği’ kitabını vermiş, Aksu da kitabı Sevin Okyay’a tercüme ettirip kendi dediğine göre sesini geri kazanmıştı.) ‘Freedom through movement (Hareket yoluyla özgürlük)’ adlı derslerin müdavimleri arasında Güliz Hasman, Şebnem Çapa, Çiğdem Kayalı sayılıyor.”

Sol liberalizm, Feldenkrais akımı, Alexander tekniği, Ahmet Altan derken Pakize Hanım’ın sosyal medya kullanıcılarına “değişik” gelen klibine ilham olan “şeylere” anlam vermeye başlıyoruz…

Kalp çakrasına (ya da timus bezine) vura vura “Yaşamımdaki en önemli insanım ben” diyen Pakize Hanım’ı biraz daha yakından tanıyalım:

OĞUZ ATAY’IN KAYIP GÜNLÜĞÜ

Oğuz Atay’ın en yakın arkadaşı iletişimci Bülent Korman, Atay’ın vefatından bir hafta sonra onun edebi mirasına göz kulak olmak için Oğuz Atay ile Pakize Hanım’ın birlikte yaşadığı Yeniköy’deki evine gidiyor fakat evde Oğuz Atay’ın günlüğünü göremiyor…

Günlüğün uzun ve hala açıklığa kavuşturulamamış hikayesindeki en önemli ayrıntılardan biri Pakize Hanım ile ilgili…

Kayıp günlük 7 yıl sonra, “Yaşamındaki en önemli insan” olan Pakize Hanım’ın evinde görülüyor…

Pakize Barışta o dönem Etiler’de yönetmen sevgilisi ile yaşıyor. Boğaziçi’nde okuyan M.B. adlı bir öğrenci de eve girip çıkanlardan biri… M.B. bir gün gazeteci Ziya Derlen’e Oğuz Atay’ın günlüğünün Barışta’nın yaşadığı evin balkonunda, bir büronun çekmecesinde olduğunu söylüyor.

Bir şekilde, o günlerde yeni de bir teknoloji olan “fotokopi” maharetiyle defterin kopyasını almayı başarıyorlar… Ziya Derlen, yıllar sonra Milliyet’te bir yazı dizisi projesi konuşulurken Enis Batur ve Ömer Madra’ya Oğuz Atay’ın günlüğünden söz ediyor ve o yazı dizisi sayesinde ilk kez okurla buluşuyor ‘Kayıp günlük’. (1984’te Milliyet’te yayımlanan Günlük, 1987 yılında İletişim Yayınları tarafından kitap olarak basıldı.)

Ziya Derlen, “söz konusu olan bir balkonda çürümeye terk edilmiş bir büronun çekmecesinde duran ve çok özel bir yere sahip olan birinin el yazmasıydı” diyor…

Evet, Türk edebiyatının önemli bir vesikası balkonda çürümeye bırakılabiliyor…

PAKİZE HANIM GÜNLÜKTEN “YARARLANIYOR”

Günlük Milliyet’te yayımlanınca Pakize Barışta, hesap sormak için Milliyet’e “baskın” düzenliyor…

Ziya Derlen, Enis Batur’un baskında Pakize Hanım’dan nasıl kurtulduğunu şöyle anlatıyor:

“Enis kadını bulunduğumuz mekandaki tek camlı oda olan Sami Kohen’in boş odasına aldı. (…) O kadar alçak bir ses tonuyla konuşuyordu ki, söylediklerinden bir iki kelime dışında hiçbir şey duyamıyordum… Biraz sonra Pakize çıktı, hışımla orayı terk etti. Ardından da Enis çıktı. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümsemeyle…

Hayrola diye sordum… Enis’in nasıl bir koleksiyoncu olduğunu bilirsin. Evinde Cumhuriyet döneminde basılmış dergilerin neredeyse tamamı bulunur. Üstelik, kitap kurdu olarak okumadığı yoktur… Bana Devlet Tiyatrosu’nun ‘Oyunlarla Yaşayanlar’ kitapçığını gösterdi. Pakize Barışta imzası ile yazılmış bir tanıtım yazısını… Daha ilk cümleyi okuduğumda neler döndüğünü anladım… Genç dul, Atay’ın defterlerinden yararlanarak (!) yazdığı bu kısa metinde tırnak içine almadığı birçok cümleyi, sanki kendisine aitmiş gibi göstermekte beis duymamıştı… Pakize konusu böyle kapandı.”

Pakize Barışta’nın, Oğuz Atay’ın günlüğünden “yararlanması” yalnızca bu örnekten ibaret değil… Pakize Hanım’ın Attila İlhan ile mektuplaşmalarında da Oğuz Atay’ın günlüğünden “istifade” ettiği Coşkun Büktel tarafından ortaya çıkarılmış… Oğuz Atay öldükten kısa süre sonra (yani “Günlük” henüz yayınlanmamışken) gönderilen mektuplarda Büktel’e göre “neredeyse tıpa tıp benzerlikler” bulunuyor.

Şarkı sözlerinde “Yaşamımdaki en önemli insanım ben”, “kendimi seviyorum” dediği kadar var değil mi?

Ali Saydam, bir yazısında eski dostu Pakize Barışta’nın en sık kullandığı özdeyişi aktarıyor: “Eski günahların gölgesi uzun olurmuş…”

Sinan Acıoğlu

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir